Tükenmişliğin başlangıcında yaşamak
ama bir türlü hiç başlayamamak...
ve nedendir
cevap alamamak sorularına aynalardan?
Böyle kolay olmamalı
bir sayfa koparmak
deliliğin kitabından.
Kaybolmak
hiç sıradan olmayan
bir tablonun içinde
bir fil gibi görünen gölgende
zayıf ve ritmsiz atar kalbin;
düşlerinin içindesin...
Ne kadar zor değil mi?
bilinçaltında tersine döndürmek
o atlıkarıncayı...
ve ne kadar zor
anlatmaya çalışmak
hatırlayamadığın o rüyayı.
Bir deniz varmış da
deniz kızları her gece
yakamozda soneler okurmuş
Bir orman varmış
periler ırmakların ipiltisinde
tatlı bir şarkı tutturmuş...
Şimdi ne kadar zor değil mi?
masalların gerçekliğine inanmak,
bir prensin yerine koyup kendini,
her akşamüstü
o ipek saçlara tırmanmak...
Şimdi ne kadar zor değil mi?
rengârenk diyarlardaki
o asma bahçelerinde
bulmak kendini...
ve ne kadar zor
çocuksu kahkahalara
gömülüp gitmek...
Tükenmişliğin başlangıcındayım
başlayamama telaşında
dilime dolanmışlığından,
yoruluyor adın...
31 Temmuz 2009 Cuma
27 Temmuz 2009 Pazartesi
Işığımsın...
Işığımsın,
titrerken yansımaların şehrimde,
ılık rüzgarlarımı
tufanlara dönüştüren sen!
Işığımsın,
karanlık dehlizlerde
küçük bir çocuğun
gölgesi olur
yalnızlığım.
Bir oyun parkının
salıncağı gibi
gidip gelir ruhum iki sözcük arası;
uçurumlar,
sivrilip giden Kaf Dağı'nın
umursamaz kahkaları...
Işığımsın,
bir fotoğraf karesinde
oyunlar oynadığım,
başka başka yüzlerde
hayaller kurduran
siyah beyaz...
Işığımsın
sonsuza dek, gecelerce
etrafında,
çığlıklarla yandığım...
titrerken yansımaların şehrimde,
ılık rüzgarlarımı
tufanlara dönüştüren sen!
Işığımsın,
karanlık dehlizlerde
küçük bir çocuğun
gölgesi olur
yalnızlığım.
Bir oyun parkının
salıncağı gibi
gidip gelir ruhum iki sözcük arası;
uçurumlar,
sivrilip giden Kaf Dağı'nın
umursamaz kahkaları...
Işığımsın,
bir fotoğraf karesinde
oyunlar oynadığım,
başka başka yüzlerde
hayaller kurduran
siyah beyaz...
Işığımsın
sonsuza dek, gecelerce
etrafında,
çığlıklarla yandığım...
19 Temmuz 2009 Pazar
ipek bir örtü içinde...
Eskimiş tümcelerle
o incinmiş ruhlar mezarlığında
ne arıyorum?
Sıyırarak üstümden simlerini, katman katman,
ne kalıyor geride,
hangimizin, hangi tarafı işlenmiş,
soruları kim soruyor?
Yanıtları kim...
Toprağı kazınca
tırnaklarım lapis lazuli olur,
ya biraz lacivert
ya hiç...
Toprağı kazdıkça dinlerim
Kokytos nehrinin
en ıstıraplı şarkılarını
O anda gök yarılıp da
elime düşer
ipek bir örtü içinde
pembe kuvarslarım...
Bir elimde lir
bir ses duyarım içimden
''Mucizeler göstermek istiyorum.''
o incinmiş ruhlar mezarlığında
ne arıyorum?
Sıyırarak üstümden simlerini, katman katman,
ne kalıyor geride,
hangimizin, hangi tarafı işlenmiş,
soruları kim soruyor?
Yanıtları kim...
Toprağı kazınca
tırnaklarım lapis lazuli olur,
ya biraz lacivert
ya hiç...
Toprağı kazdıkça dinlerim
Kokytos nehrinin
en ıstıraplı şarkılarını
O anda gök yarılıp da
elime düşer
ipek bir örtü içinde
pembe kuvarslarım...
Bir elimde lir
bir ses duyarım içimden
''Mucizeler göstermek istiyorum.''
15 Temmuz 2009 Çarşamba
Son Yudum
Ne varsa geride kalan
küflü pencereler,
boş sayfalar
yağmurlu geceler
küflü pencereler,
boş sayfalar
yağmurlu geceler
Ne varsa geride kalan
küçük bir kutuda
yaralı kalbim
çürük tahta kapılar
anılar, acılar
pişmanlığın o iyileştirilemeyen sancıları...
Ne varsa geride kalan
aldanışlarımla bir
yorgunluk vakti çalan o hüzünlü şarkılar
Yok gibi,
küçük bir kutuda
yaralı kalbim
çürük tahta kapılar
anılar, acılar
pişmanlığın o iyileştirilemeyen sancıları...
Ne varsa geride kalan
aldanışlarımla bir
yorgunluk vakti çalan o hüzünlü şarkılar
Yok gibi,
ben değilim gibi
çırpınışlarında,
bir eski kemanın
yitirilmiş,
suskun yalnızlığım gibi...
Ne varsa geride kalan
yudum yudum,
aşk gibi
doluyor ruhumuza
kızıl yakut misali...
çırpınışlarında,
bir eski kemanın
yitirilmiş,
suskun yalnızlığım gibi...
Ne varsa geride kalan
yudum yudum,
aşk gibi
doluyor ruhumuza
kızıl yakut misali...
1 Temmuz 2009 Çarşamba
Ve ikinci...
Susarsın da iniltileri
ab-ı hayat gibi dolar kadehe
Sonra bir şarkı tutturur melekler
inip de yeryüzüne:
Kanatlanmış sevgiler, mavilerde süzülüyor
O yemyeşil tepeden, tatlı bir yel esiyor
Beni sana getiren periler fısıldıyor
Seslen bana, seslen haydi, yankıların büyüyor.
Büyüyor rüyalarımda gizemli ezgilerin
ezberlemek baştan sona
ne mümkün,
bu kekremsi hüzün,
karanlık perdeleri örten gül rengi yüzün,
haykırışlarımın sakin koylarına
götürebilmek seni
ne mümkün...
Susarsın...
Yitirilen zamanların kahrına
bir aşığın dizginlenemez çapkınlığında
bir defne yaprağı oluverir yüreğin
ve devam eder şarkısı meleklerin:
Kayıyor bir yıldız gökten, giriyor rüyalarıma
Gökkuşağı renkler beliriyor tablomda
Her gece boğuluyorum senin deltalarında
Seslen bana, seslen haydi, çağır beni yanına.
ab-ı hayat gibi dolar kadehe
Sonra bir şarkı tutturur melekler
inip de yeryüzüne:
Kanatlanmış sevgiler, mavilerde süzülüyor
O yemyeşil tepeden, tatlı bir yel esiyor
Beni sana getiren periler fısıldıyor
Seslen bana, seslen haydi, yankıların büyüyor.
Büyüyor rüyalarımda gizemli ezgilerin
ezberlemek baştan sona
ne mümkün,
bu kekremsi hüzün,
karanlık perdeleri örten gül rengi yüzün,
haykırışlarımın sakin koylarına
götürebilmek seni
ne mümkün...
Susarsın...
Yitirilen zamanların kahrına
bir aşığın dizginlenemez çapkınlığında
bir defne yaprağı oluverir yüreğin
ve devam eder şarkısı meleklerin:
Kayıyor bir yıldız gökten, giriyor rüyalarıma
Gökkuşağı renkler beliriyor tablomda
Her gece boğuluyorum senin deltalarında
Seslen bana, seslen haydi, çağır beni yanına.
Ve susarsın
sustukça
yıllanır şarabım...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)