5 Kasım 2010 Cuma

Rembetiko

ya sen varsındır yanımda

yahut acılı, kısık sesiyle;

aksak ritminde hüzünlü

bir Akdenizli...

23 Eylül 2010 Perşembe

Doğum günü


Bir adı olmalı bu sonsuz armoninin.
Sokakta, yanından geçen birinin
kokusu gibi kalmalı aklında.
Her an zihninde, kanserli bir hücre gibi
çoğalıp büyürken
hissetmelisin varlığını.
Tarif ederken,
arındığın;
evrenin tüm boyutlarından...
Sonsuz olmalı diyorum,
bir çemberin etrafını dolaşır gibi
durmaksızın.

Bir adı olmalı,
sen, bilmemelisin...
















Pencereni kapadığında
dışarda kalan aydınlık gibi,
çatlağına sinmiş yanık kokusuyla

bir eski tahta masada,
buruk kızıllığın genzini yakarken
içerdeki senin yalnız sessizliğini
anlatan acı bir çığlık gibi...

Bir adı olmalı bu sonsuz armoninin.
Hiç bilmeden sevmelisin ki
her gün doğumu senin
doğum günün olsun.

4 Temmuz 2010 Pazar

reenkarne larvanın aforizması


bir kelebek ise zaman;

düşünürken kendince sonsuz hayatını

önemsiyor mudur dersin

etrafında

bir günlük hayatını küçümseyen insanları?

28 Ocak 2010 Perşembe

Kış Masalları

Aklımda, fikrimde,
bir damla içinde, ters bir biçimde
bir çizgide; delilik ve bilgelikte...





göz gözü görmez bir tipide
kristalize aşkların
bir beyaz tül gibi
büyülü şehrimi örttüğü gecede...


sesini bir pusula yapar
yine de kaybolurum
ve beslenip hüzünlerimden
olgun berrak kızıllığında Dionysos'un;
manik depresif hayallerimin
mor kelebeği,
tozlarından yeni bir hayat düşlediğim...


dudaklarımın çatlağına siner
hep tekdüze ezgiler
ve haz ve acı
medcezirler gibi
hayatımın tek anlamı...



bir düşte,
uyumadan hemen önce
o tarif edilemez düşüşte...
ruhun bir asma yaprağı
dans eder hırçın bir poyraz önünde;
ilk yudum gibi
bir şiirin en son dizesinde...

21 Kasım 2009 Cumartesi

Yağmurdan önce



Herhangi bir zamanda

bir yerde,

belli belirsiz renkte

açılan kanatlarını,

o ışıltısız tozlarını saçarak

çırpsa da belki zayıf

yahut hiç duyulmayan bir ses ile

mutludur,

yüzüne vuran rüzgarın

serinliğinde...

14 Ekim 2009 Çarşamba

SOĞUK


Son yaprak da koparken dalından,

Soğuk değil bu

içime işleyen,

İstanbul'dur...



30 Eylül 2009 Çarşamba

Gizlenen

''Silahlar dolu.Saat on ikiyi vuruyor.

Alınyazısı bu, önüne geçilmez.'' deyip de

Ah Werther! Sonsuzluğa taşırım ruhunu

büyür, olgunlaşır içimde

yasak bir elma gibi

her geçen gün acılarım

ve bohem dünyamda saklı tutarım şehvetimi.


Sen, safran tadında gün batımı şarkılarım

henüz çıkmış kanatlarında,

eğri büğrü yansımalarım


Sen, daha ne kadar yaşarım; bilemediğim

bu esrik kızıllığımda

bir doğum sancısı,

umut dolu beklentim...


Ağırlığı çöküyor

bileklerinin kokusu

ve ince, beyaz, bir dalya buketi gibi

eskiz hayatımın

kurşun rengi sevgilisi...


Yine güz ortası rüzgarları

ılık nefesinle bir

büyülü sandıklarda saklı saçların

son âyinde açılır


Son dize

siyah tüller ardından

seslenirim

adını ezbere bildiğim başucu meleğime


Yine güz ortası rüzgarları

doğumgünüm,

elveda...